Alaçatı, Adalar Denizi kıyısında, Çeşme Yarımadası’nın güneyinde en güvenli limanlardan biridir. Erythrai Antik Kenti ile birlikte düşünülebilecek geçmişi, MÖ 3000’lere kadar uzanır. Bugünkü dokusunu kazanması ise 19. yüzyılın başlarına tekabül eder.
Bir liman olması, geride verimli üzüm bağlarının olması ve buna bağlı olarak şarap üretimi; bu tarihlerden itibaren Alaçatı’nın Avrupa’ya dönük ticaretinin artmasına ve ekonomik olarak büyümesine sebep olmuştur. Bağcılık ve şarap üretiminin yanında zeytin ve zeytinyağı üretimi de Alaçatı ekonomisine önemli katkı sağlamıştır. Ekonomik gelişmelere paralel olarak, halkın yaşam kalitesi de artmış; evlerin içine ve dışına güzellik katacak yenilikler, değişiklikler yapılmıştır.
19.yy sonlarına doğru iki büyük depremle sarsılan Çeşme ve Alaçatı, büyük maddi zarara uğramış; yerleşim yerlerinde yüzde 80-90 oranında hasar görülmüştür. Bu depremlerden sonra adeta yeniden kurulan Alaçatı, bugün başta sanat çevreleri olmak üzere halkın en beğendiği mimari özelliğe sahip yerleşim birimlerinden biri haline gelmiştir.
Yeniden imar edilen Alaçatı’da önü sokağa bakan evlerin arkasında geniş avluları vardır. Avluların ardında ise tarlalar… Ancak elbette Alaçatı evlerini meşhur kılan, bu özellikleri değildir. Bu bölgeden çıkarılan ve buraya has taşlar kullanılarak yapılan evler sayesinde, “Alaçatı Evleri” nam kazanmıştır. Bugünün bakış açısıyla yaklaşırsak, bu elbette ‘meşhur olmak amacıyla’ yapılan bir şey değildir. O tarihlerde ve büyük yıkım sonrasında kolaylıkla bulunabilen, nakliye masrafı olmayan taşları kullanmaktan daha doğal ne olabilir ki? Kolay işlenebilir olması da yapılarda çokça kullanılmasını sağlamıştır.
Alaçatı taşları, volkanik ve tortulu özelliğe sahiptir. Gözenekli bir yapısı vardır. Bunların yanı sıra nem ayarlayıcı ve ısı tutucu olma özelliği de vardır. Bu sebepler de Alaçatı’da bu taşın kullanılmasında önemli etkenlerdir. Varlıklı ailelerin evlerinde bu taşların üzerinin sıva ile kapandığı görülse de, bu durum, Alaçatı’nın büyüleyici dokusunu bozamamıştır.
Beyaz rengin hakim olduğu Alaçatı taşıyla yapılan evlerde, kapı ve pencerelerde, çoğunlukla mavi ve yeşil renklerde ağaç kullanılmıştır. Çatılarda ise alaturka kiremit tercih edilmiştir. Bu haliyle Alaçatı evleri, Yunanistan ve İtalya’da da karşımıza çıkan Akdeniz mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.
Böylesi geniş coğrafyada etkisi görülen Akdeniz mimarisinin en güzide örneği Alaçatı evlerine, günümüz koşullarında çok daha yakınız. Bu evleri görmek ve tatilini keyifle geçirmek için birçok insan Alaçatı’ya gidebilir. Ancak bu ruhu farklı şehirlerde de görmek artık mümkün. Modern mimari anlayışında eski ile yeniyi, geleneksel olanla moderni bir arada kullanabildiğimiz gibi, dekoratif taş uygulamalarıyla Alaçatı’nın büyülü ruhunu istediğiniz şehre ve mekana taşıyabiliriz. Bunun için bizimle tanışmanız yeterli.